top of page

​

Ä°slam medeniyetinde önem verilen sanat dallarından biri de edebiyattır. Müslümanlar Ä°slam tarihinin baÅŸlangıcından itibaren edebiyata ilgi duymuÅŸlar, bu alanda çok sayıda eser ortaya koymuÅŸlar, usta sanatçılar yetiÅŸtirmiÅŸlerdir. Müslüman edebiyatçılar Kur’an-ı Kerim’den ve hadislerden ilham almışlar, eserlerinde Ä°slam dininin ilkelerine yer vermiÅŸlerdir. Bundan dolayı Müslüman edebiyatçıların eserlerinde dinî motiflere çok sık rastlamak mümkündür.

Ä°SLAM MEDENÄ°YEDÄ°NDE EDEBÄ°YAT

Ä°slam medeniyetinde edebiyat sanatının geliÅŸmesine milletimizin önemli katkıları olmuÅŸtur. Atalarımız arasında yetiÅŸen edebiyatçılar çok sayıda eser yazmışlar, eserlerinde Allah ve Peygamber sevgisini, Ä°slam dininin ilkelerini sıklıkla iÅŸlemiÅŸlerdir. Dinimizin barış, dostluk, kardeÅŸlik, hoÅŸgörü, bağışlama, yardımlaÅŸma gibi deÄŸerlerine önemli ölçüde yer vermiÅŸlerdir. Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlana, Hacı BektaÅŸ Veli, Hacı Bayram Veli, Pir Sultan Abdal, Fuzuli, Baki vb. Ä°slami Dönem Türk edebiyatının önemli temsilcileri arasında sayılabilir.

Türkler Ä°slamiyet’i kabulünden sonra edebiyat sahasında ileri düzeyde büyük baÅŸarılar elde etmiÅŸtir. Türklerin, islami ve Türk edebiyatına ciddi katkıları olmuÅŸtur. Edebiyatla beraber Ä°slam’ın ahlak ilkeleri, inanç esasları, Allah ve peygamber sevgisi, ilahî aÅŸk hali terennüm ettirilmiÅŸtir. Edebiyatla dua, yalvarış, duygu ve düÅŸüncelerini ifade etmek arzusu doruk noktalara taşınmıştır.

Tasavvuf Pîrlerinden Hoca Ahmet Yesevî, Mev-lana, Yunus Emre, Hacı BektaÅŸ-ı Veli, Hacı Bayram- ı Veli, Mevlid-i Åžerif yazarı Süleyman Çelebi ve Millî ÅŸâirimiz Mehmet Âkif Ersoy beyi bu cümleden saymak kâfidir. Kısacası gazeller, ilahiler, kasideler, ÅŸiirler, nesir tür yazılar, hikâyeler, destanlar, münacaât (Allah’a yalvarış ve acizliÄŸ belirtme) ve na’atlar (Peygamberi övme) hususlarında, edebiyatımızın önemini ve saÄŸlanan baÅŸarının ne kadar büyük olduÄŸunu göstermektedir.

Atalarımız arasında yetiÅŸen edebiyatçılar az sözle çok ÅŸey anlatmayı baÅŸarmışlar, eserlerinde sade, akıcı, duru ve halkın kolaylıkla anlayabileceÄŸi bir dil kullanmışlardır. Güzel ve hikmetli sözleriyle insanlara öÄŸütler vermiÅŸlerdir.

Mevlana da bir sözünde ÅŸöyle der:

“Hislerin eÄŸri ise hep eÄŸriyi görür.
Onun önüne eÄŸri de gelse eÄŸri görür.
DoÄŸru da gelse eÄŸri görür.
Hocam! Åžaşı göz, bil ki tek göremez

Atalarımız musiki için “Cana ÅŸifa, ruha gıdadır” demiÅŸtir. Gönülden gelen Allah sevgisini, peygamber hasretini, hem ilahî hem de beÅŸeri aÅŸk duygusunu musiki yoluyla karşılamışlardır, insanda haya ve edep hissini koruyan, ferah ve huzur bahÅŸeden, tefekkür ve aÅŸka daldıran musiki elbette kıymetlidir. Ä°slam dini insan dinidir. Yani insanlık için ihtiyaç duyulan meÅŸru her ÅŸeyi hoÅŸ görür, teÅŸvik eder. Ä°slamiyet, asla yasaklayıcı, mutluluÄŸu engelleyen bir din olmamıştır. Neyden, Rebaptan, sazdan, udtan, tamburdan, teften, davuldan kurduma kadar çalınan her aletten bir his ve duygu elde edilmiÅŸ, aÅŸkın kaynağına doÄŸru gidilmiÅŸtir. Ortak zevk ve mutluluk duygusu, Milli Kül-tür’ün pekiÅŸmesine fertler arasında birlikteliÄŸe vesile olmuÅŸtur. Yeri gelmiÅŸ savaÅŸ meydanlarında ordular marÅŸlarla ÅŸaha kalkmış, yeri gelmiÅŸ ilahilerle insanımız vecde gelmiÅŸtir.

Bayram günlerinde, dinî ayin ve zikir ortamlarında, çeÅŸitli ibadetler ifa edildiÄŸinde getirilen tekbirler ile Selâtü’s-Selâmlar toplumları vecde ve heyecana getirmektedir.

Ä°slamiyet, inanç esaslarına ve ahlaki ilkelerine ters düÅŸmemek kaydıyla meÅŸru eÄŸlenmeyi, musiki söylemeyi ya da müsabakaları yani yarışları meÅŸru görmüÅŸtür. Ä°ÅŸte bundan dolayıdır ki, bu beÅŸeri duygu, “estetik his” diye tarif edilmiÅŸtir.

bottom of page