İSLAM MEDENİYEDİNDE MUSİKİ
Duyguların, düşüncelerin kulağa hoş gelen şekilde, belli bir sistem ve ahenk içerisinde seslerle ifade edilmesi demek olan musiki, Müslümanların önem verdiği sanat dallarından biridir. İslam medeniyetinde musiki, cami musikisi ve tekke musikisi olmak üzere ikiye ayrılır. Ezan, tekbir, salatü selamlar, tespih ve mevlit cami musikisine; ilahi, naat, gazel, mersiye, nefes vb. de tekke musikisine örnek olarak verilebilir.
Kutsal kitabımızda yer alan bir ayette, “… Kur’an’ı tane tane oku.”(Müzzemmil suresi, 4. ayet.) buyrulmuştur. Hz. Peygamber de “Kur’an’ı seslerinizle güzelleştirin. Zira güzel ses Kur’an’ın güzelliğini artırır.”(Nesai, Salat, 83.) demiştir. Kur’an’da ve hadislerde geçen bu gibi ifadeler Müslümanları kutsal kitabımızı güzel bir şekilde okumaya yönlendirmiştir. Müslümanlar Kur’an’ın usulüne göre ve güzel bir biçimde okunması için tecvit ilmini geliştirmişlerdir.

İslam dünyasında ezan; saba, uşşak, hicaz vb. makamlarında okunmaktadır. Tasavvufi ekollerden bazılarında törenler, müzik eşliğinde yapılmaktadır. Örneğin Mevlevilikteki sema, Alevilik – Bektaşilikteki semah törenleri belli müzik aletleri eşliğinde icra edilmektedir. Düğün, sünnet, cenaze vb. törenlerde Süleyman Çelebi’nin Mevlit adıyla bilinen eseri belli makamlara göre okunmaktadır. İlahiler, naatlar, gazeller, mersiyeler, nefesler vb. de bazı müzik aletleri eşliğinde belirli ritimle okunup söylenmektedir. Bütün bunlar, musikinin İslam medeniyetinde estetik bir değer olarak benimsendiğini ortaya koyan örneklerdir.
Atalarımız musiki için “Cana şifa, ruha gıdadır” demiştir. Gönülden gelen Allah sevgisini, peygamber hasretini, hem ilahî hem de beşeri aşk duygusunu musiki yoluyla karşılamışlardır, insanda haya ve edep hissini koruyan, ferah ve huzur bahşeden, tefekkür ve aşka daldıran musiki elbette kıymetlidir. İslam dini insan dinidir. Yani insanlık için ihtiyaç duyulan meşru her şeyi hoş görür, teşvik eder. İslamiyet, asla yasaklayıcı, mutluluğu engelleyen bir din olmamıştır. Neyden, Rebaptan, sazdan, tamburdan, teften, davuldan kurduma kadar çalınan her aletten bir his ve duygu elde edilmiş, aşkın kaynağına doğru gidilmiştir. Ortak zevk ve mutluluk duygusu, Milli Kül-tür’ün pekişmesine fertler arasında birlikteliğe vesile olmuştur. Yeri gelmiş savaş meydanlarında ordular marşlarla şaha kalkmış, yeri gelmiş ilahilerle insanımız vecde gelmiştir.
Bayram günlerinde, dinî ayin ve zikir ortamlarında, çeşitli ibadetler ifa edildiğinde getirilen tekbirler ile Selâtü’s-Selâmlar toplumları vecde ve heyecana getirmektedir.
İslamiyet, inanç esaslarına ve ahlaki ilkelerine ters düşmemek kaydıyla meşru eğlenmeyi, musiki söylemeyi ya da müsabakaları yani yarışları meşru görmüştür. İşte bundan dolayıdır ki, bu beşeri duygu, “estetik his” diye tarif edilmiştir.
slam medeniyetinde musikinin temelleri Hz. Muhammed’in içinde yaşadığı toplum tarafından atılmıştır. Bu dönemde Hz. Muhammed güzel sese büyük önem vermiş ve ezanı da sesi güzel olduğu için Bilali Habeşi’ye okutmuştur. Hz. Muhammed, Kur’an’ın güzel sesle ve güzel bir makamla okunmasını istemiştir. İslam medeniyetinin ilk dönemlerinde El-Kindî, musiki ve nota yazım çalışmaları yapmış, Türk İslam Flozofu Farabi de “Kitabü’l – Musıki’l Kebîr” isimli eseriyle musikiyi bir sanat dalı olarak bilimsel bir temele oturtmuştur.